Corumlular-Mekani.tr.gg | Çorum Web Portali | Corum Tarihi | Corum Merkez Koyleri | Corum ilceleri | Sungurlu Mahmatli |
  Corumun Asiretleri
 

Corumun Aşiretleri

 

Çorum Tarihi ile ilgili kaynaklarda, köyler ve iskân politikaları, çok önemli bir yer tutmaktadır. Osmanlı döneminde gerçekleştirilen iskân politikası gereğince kimi aşiretler toplu olarak belli bir bölgede yerleşmişler, kimi aşiretler birkaç bölgeye yayılmış durumdadırlar.

     Bir başka yerde farklı kültürlerle ve yaşam tarzları ile aynı aşiret ismini taşımasına rağmen, aynı soydan gelen ve birbirlerini tanımayan aşiretler vardır. Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalardan yapılan derlemelerle oluşturulan bu eser Çorum İdari , Sosyal ve Ekonomik Yapısı Tanzimat - II. Meşrutiyet- Şerif Korkmaz isimli eserden yararlanılmıştır. 

     Şehir ve köy toplumlarından farklı bir yapıya sahip olan göçebeler, daha doğru bir ifade ile konar-göçerler veya Yörükler merkezî hükümetin kontrolünden mümkün olduğu kadar bağımsız olmakla birlikte, yine de kendileri için düzenlenmiş kanunlar çerçevesinde bir hayat sürdüren topluluklardır.

     Zaten, Selçuklu ve Osmanlı fetih hareketlerine paralel olarak bu konar-göçer aşiretlerin büyük bir kısmının yeni ülkelere iskân edildiği ve bu yörelerin Türkleştirildiği bilinmektedir.

     Konar-göçerler yaşadıkları hayat tarzına göre mevsimden mevsime yaylak ve kışlak arasında daimi olarak hareket etmektedirler. İktisadî hüviyetleri itibarıyla hayvancılıkla meşgul olan aşiretler biraz da sürülerine otlak bulmak endişesiyle zamanlarının mühim kısmım değişik yerlerde geçirmek zorunda kalıyorlardı.

     Daimi bir yaylak-kışlak hareketi dolayısıyla bir yer tutmamaları yüzünden, bunların göçebe sayılıp sayılmayacağı meselesi karşımıza çıkmaktadır. Hayatları incelemeye tabi tutulduğu zaman göçebe sınıfına dâhil edilmeyecekleri görülmektedir. Yaylakta hayvanlarını otlatmakta, dolayısıyla hayvancılıkla uğraşmaktadırlar; kışlakta ise kondukları yerde ekinlik yani bir nevi basit ziraat yapmaktadırlar. Bunların hayat tarzlarını yerleşik hayat ile göçebelik arasında bir ara şekli diye tarif edebiliriz.

     İl yahut ulus ismi altında gruplandırılan konar-göçer halk, sırasıyla boy (aşiret), oymak(cemaat), oba(mahalle) bölümlerine ayrılmıştır. Boy ve oymakların başında bey bulunuyordu. Konar-göçer halk, üzerinde bulundukları toprakların ayrıldığı şekle göre- yani tımar, zeamet ve has-reâyâsı olarak bulunuyordu. Bunlar gerek has şeklinde gerekse bir sancağın vergi dairesine dâhil olarak mukataaya verilmek suretiyle idare edildiği zaman başlarında hükümet tarafından tayin edilmiş bir voyvoda bulunuyordu.

     Osmanlı Devleti'nde aşiretlerin değişik tarihlerde iskâna tabi tutuldukları görülmektedir. Kuruluş döneminde dışa dönük bir iskân siyaseti takip edilirken, imparatorluğun dinamizmini ve yayılma gücünü kaybetmesinden sonra içe dönük bir iskân siyaseti hakim olmaya başladı.

     Bütün bunların yanında konar-göçer halk yalnız hükümet baskısı ile yerleşmemişlerdir. Zamanla, kendileri de yerleşmek ihtiyacını hissederek uygun olan yerlerde yerleşmişlerdir. Konar-göçer hayatın iktisadî bakımından kısır oluşu onları buna zorlamıştır. Yerleşme mahallerinden çoğunun yaylak-kışlak yerleri olduğu dikkati çekmektedir. Bu yerler umumiyetle harap ve terk edilmiş yerlerin yanı idi.

     XVII. yüzyılın ikinci yansında Osmanlı iç bünyesinin bozulması sonucunda binlerce köy harap bir durumda bulunup ahâlisi tarafından terkedilmiştir. Gerek bu hususa hal çaresi olmak ve gerekse hâlâ Anadolu ve Suriye'de konar-göçer hayat yaşamakta devam eden ve zaman zaman yerleşik halka büyük zararlar yapan aşiretler yerleştirme ve iskân etme devlet adamları tarafında düşünülmeye başlanmıştı. Devlet, aşiretleri şu gaye ile iskâna teşebbüs etmiştir

a -) Konar-göçer hayat tarzları dolayısıyla yerleşik halka zarar yapmalarını önlemek,

b -) Harap ve boş olan iskân merkezlerinin imar edilmelerini ve ekilmeyen toprakların işlenmesini temin etmek,

c -) Devlet tarafında kontrol edilmesi zor olan şakî gruplarına karşı bir emniyet unsuru olarak set vazifesi görmelerini sağlamak.

     Osmanlı Devleti'nde XVIII. yüzyılda da iskân teşebbüslerinin devam ettiğine şahit olunmaktadır. Özellikle uzun savaşlar sebebiyle meydana gelen iktisadî buhranlar, çeşitli iç karışıldılar ve devlete yeni gelir kaynaklan elde etmek gayesi ile harap ve boş alanların ziraata açılmasının sağlanması için bu yüzyılda da aşiretler iskân edilmeye çalışılmıştır.

     Nitekim 1759 tarihli bir belgeden Çorum'da meskûn Lek, Araplı, Dedesli, Salmanlı ve Kavli gibi aşiretlerin ''emlak ve arazi sahibi, hars ve zer' yapan çift sahipleri olup yerli veyurtlu misüllü" bulunduklar anlaşılmaktadır. Buna göre, Çorum'da aşiretlerin çoğunun köyler kurarak yerleştikleri ve çiftçilik ile uğraştıkları söylenebilir. 

     Zaten Selçuklular döneminde bile Danişmendiye vilâyeti olarak bilinen Kayseri, Sivas, Niksar, Tokat, Sinop ve Çorum çevrelerinde hakim olan yaşayış tarzı yerleşik hayat olup, göçebelik ikinci sırada geliyordu.

     Tanzimat dönemine gelindiğinde Çorum bölgesinde 16 değişik aşiretin dağınık olarak iskan edilmiş olduğu görülmektedir. Bunların başında eski tarihlerden beri Çorum toprağında bulunan idarî, malî işleri Çorum'daki görevliler tarafından idare edilen Dedesli, Cihanbeyli(Göçebe Türkmen ekrâdi taifesinden olan Cihanbeyli aşireti, Çorum dışında Erzurum, Malatya
Rakka, Ankara, Kütahya, Kars, Çıldır, Sivas, Çerkeş, Harput, Diyarbakır, İskilip, Akşehir, Konya, Bozok, Amasya Kastamonu, Yeniil, Çermik, Çankırı gibi kazalarda meskûn idiler. Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivine Göre, Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İstanbul, (1979, s. 69.), Kuyumcu (Konar-göçer Türkmen cemaatidir. Çankın, Tarsus, Karahisar-i Şarki sancakları ile Maraş, Ordukazalarında bu aşîret bulunuyordu. Cevdet Türkay, a.g.e., s. 458) ve Lek (Konar-göçer Türkmen cemaatidir. Çankın, Tarsus, Karahisar-i Şarki sancakları ile Maraş, Ordu kazalarında bu aşîret bulunuyordu. Cevdet Türkay) aşiretleri gelmektedir.

     Bunlardan başka, Çorum toprağında oturup arazi, emlak ve mal sahibi olan ancak idarî ve malî işleri başka kazalar tarafından yürütülen aşiretlerde bulunmaktaydı. Arap,(Yörüğan tâifesindendir. Araplar, Araplı, Araplu da denilmektedir. Mardin, Maraş, Bozok, Anamur, Siverek ve Zülkadriye kazalarında da sakindirler. C. Türkay s. 50) Kavli, Cecelü, Hatal, Alamaslı, Kutlu, Çorum Ekrâdı, Cayan Yörüğanı, Ballı Yörüğanı, ve İnallu aşiretleri bu şekilde idare edilmekteydi.

     Bunların dışında Çorum'da, Çakallı, (Göçebe ekrâd taifesinden olup, Çorum dışında Karaman, Konya, Sultanönü, Niğde, Kayseri, Zamantı, Harmancık, Kırşehir ve Çukurova bölgelerinde sakin idiler. C. Türkay s. 114) Şeyhbızınlı aşiretlerine ait köylerde bulunmakta idi. Çiftçilikle uğraşan bu aşiretler eskiden beri aşar vergilerini Çorum kazasına vermelerine rağmen, idarî olarak bağlı oldukları yerler farklıydı.

     Bunlardan Arap aşireti Yozgat, Ceceli, Hatal, Alamaslı, Kutluca aşiretleri Yeniil voyvodalığına, Çorum Ekrâdı Kırşehir'e, Cayan, Ballı Yörükleri, Zile'ye ve înallü Yörüğanı Sivas'a merbut idi. Aşiretlerin oturdukları yerlerle buraların mesafeleri ise 12 ile 56 saat arasında değişmekteydi...
 
   
 

web sites